İnsan yavrusunun psikolojik doğumu |
Burada yazılan bilgiler Margaret Mahler- Fred Pine- Anni Bergman'in İnsan Yavrusunun Psikolojik Doğumu adlı kitabından alınmıştır. Yapılan çıkarımlar bu bilgiler ışığında, kendi hayat tecrübem ve düşünce sistemimin ortak ürünüdür:
0-6. ay: Öncül dönem. Ortak yaşam nesnesinin (anne) bulanık farkedilişi
6-36. ay: Ayrılma- bireyleşme dönemi. Öteki ve kendilik ayrımı anlaşılmaya başlanır, dış dünyanın farkındalığı artar. Dört alt dönemden oluşur:
a- 6-10. ay: Farklılaşma, fiziki farkındalığın ilk oluştuğu dönem. Yumurtadan çıkma (hatching), sıçrama gerçekleşir. Amaçlı hareketler ve hareket sürekliliği kazanılır. Dış dünyaya merak ve keşif heyecanı oluşur. Sosyal gülümseme kazanılır, sosyalleşme ve nesne sürekliliğine ilk adımlar atılır.
b-10-17. ay: Alıştırma, ikinci alt dönem. Özerk işlevler- hareket kabiliyeti ortaya çıkar, bebek emeklemeye sonrasında yürümeye başlar. Anne ile beş duyunun ulaşabileceği optimal bir mesafe bırakır. Bu evrede ayrılık kaygısı ve yakıt ikmalleri yaşanır: Yakıt ikmali, çocuğun anneye dönerek duygusal yakıt alması ( sevilmesi, onaylanması, ilgi görmesi vb. güzel duyguların çocuğa hissettirilmesi ) ve sonrasında çocuğun keşif sürecine devam edebilmesidir. Bu dönemde çocuk dünya ile aşk ilişkisindedir ve narsizm yükseliş gösterir. Bu alt dönemde çocuk yürüme becerisinin öğrenilmesi, anne ile ilişkisindeki güven, yakınlık, ilgi, mesafe, ayrılık, sahiplenme duygularının öğrenilmesi,oluşturulması bakımından büyük bir sınavdan geçer.
c-17-24. ay: Yeniden Yakınlaşma, üçüncü alt dönem. En can alıcı evredir. Cinsiyet ayrımı oluşur, baba figürü ön plana çıkar. Bu dönem sonsuz bir döngüyü doğurur. Çocuğun ilişki içinde bulunduğu ve sevgisine muhtaç olduğu anneden ayrılıp dünyayı keşfederken ve kazanacağı karakterle mücadele ederken, annenin göstereceği sabır veya sabırsızlık çocuğun bireyleşme süresinde en önemli sınavdır, çünkü çocuk bu sınava anne ile birlikte girer. Bu evrede annenin yaşadığı zorluk büyük bir olasılıkla kendi ' yeniden yakınlaşma' döneminde yarım kalmış gelişim ödevinin sonucudur. Bağlanma veya bağlanamama korkusu bu dönemde oluşan bir korkudur. Narsizm de bu dönemde sağlıklı bir ilişki kurulamaz ise güçlenir. Bu dönemi bu kadar önemli kılan çocuğun sınırlı bir güce sahip olduğunu diğer yandan yaşadığı çaresizlikle mücadele yöntemine göre bir olgunlaşma dönemi mi geçirecek yoksa bir bölünme ve savunma mekanizmaları geliştirerek bu çaresizliğe geçici çözümler mi bulacak ? Psikolojik büyümemizdeki ilk dönüm noktası .. Burada çok önemli olan bir nokta da bu evreler birbirine bağımlı ilerler. Önceki evredeki bir olumsuzluk sonrasındaki bütün evreleri etkiler.
d-24-36. ay: Nesne sürekliliği, ortaya çıkar veya çıkamaz. Benlik yapısının tamamlandığı evredir.Nesne sürekliliği nedir: Yoğun gereksinim duyulan, duygusal destek beklenen iyi anne ile yakınlaşınca özgürlüğüne engeller koyan kötü anne- çocuğun yeniden yakınlaşma krizini aşması sonucunda çocuğun bir ve tek annesidir, olduğu gibi kabul edilir ve sevilir. Bu çocuğun kendilik anlayışının da bir bütün halinde oluşmasını ve kendini olduğu gibi kabul etmesini destekler. Burada anne ve çocuk arasındaki etkileşim bunu destekler ama oluşumun tüm kontrolü annede değildir, çocuğun tüm iç kaynaklarını kullanarak verdiği bir mücadele vardır ve çocuk bu mücedelesinde aslında yalnızdır. Bu dönemde iletişim gelişir, amaçlı oyunlar oynanır, zaman algısı oluşur, hazzı erteleme ve bekleme kapasitesi artar. Bu alt dönemde iki kriz noktası vardır: Tuvalet eğitimi ve cinsiyet farklılığının ortaya çıkması. Bu aşamadaki doğru yaklaşımlar çocuğun nesne sürekliliğinin ve kendilik temsilinin önünde bir engel olmaktan ziyade önemli sınavlar olacaktır, veya olumsuz yaklaşımlar ömür boyu sürecek olumsuz bir kişilik algısına ve diğer insanlara-canlılara karşı negatif tutumlara sebep olacaktır.
Şimdi 21. yüzyılın en çok merak edilen sorusu: Duygusal zekanın oluştuğu evre-evreler hangisi ? Benim düşüncem 6.-36. aylar, yani ayrılma-bireyleşme döneminin tamamı ...
Peki misyonumuzu belirleyen evre hangisidir? Ayrılma- bireyleşme döneminin her bir alt evresi misyonumuzu belirleyebilir veya bu evrenin sonu nesne sürekliliği misyonumuz olabilir. Bu arada nesne sürekliliğine gelmek, bu sınavı verebilmek düşünüldüğünden çok daha zordur, çünkü kendi içinizde, bir çocuk olarak evrenin kendisiyle ve insan olmanın biyokimyasıyla mücadele ediyorsunuz. O yüzden nesne sürekliliği yaşam boyu devam eden doğru algı ve olgunlaşma mücadelesidir.
Sevda ÇUBUK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder